Yoğurt Otu
Latince adı ‘Galium aparine’ olan Yoğurtotu, kökboyasıgiller familyasındandır. ‘Galium’ kelimesi ‘gala’ kelimesinden türemiştir. Süt anlamına gelir. Yoğurtotu eskiden peynir yapımında kullanıldığından bu adı almıştır. 300 alt türü bulunur. Anavatanı Avrupa ve Asya’dır. Ülkemizde Ankara, Adana, Antalya, Bolu ve Çanakkale’de yaygın olarak yetişir. Bu çok yıllık otsu bitkinin sapları uzun ve çiçekleri salkım şeklinde, yeşil-beyaz renklidir.
Bazı yörelerde yapışkan otu, çobansüzeği, sünnetlik otu, sünnetlice otu ve kazotu isimleriyle de bilinir. Sapındaki tüylerin yardımıyla rahatlıkla her yere tırmanabilir, sarmaşık gibi ilerleyebilir. Bala benzeyen tatlı bir koku salgılamasına rağmen tadı acımtıraktır.
Yapılan arkeolojik kazı çalışmalarında Cilalı taş devri döneminde yoğurtotu türlerine ve tohumlarına ait kalıntılara rastlanmıştır. En eski dönemlerden beri bilinen bu bitkinin daha çok peynir yapımında kullanılmış olduğu biliniyor. Yunanlılar ve Romalılar bitkiyi yılan ısırıklarına karşı kullanmışlardır. Hipokrates, menstrüasyon söktürücü olarak yoğurtotunu önermiştir. Ortaçağ hekimleri deri döküntüleri, guatr, iskorbüt, karaciğer rahatsızlıkları, ödem gibi hastalıkların tedavisinde yoğurtotunu kullanmışlardır. İrlanda’da kahve yerine içilmektedir.
Yoğurtotu bitkisinden; yoğurtotu çayı, yoğurtotu tentürü, yoğurtotu ekstresi, yoğurtotu şurubu ve kremi üretilir. Ayrıca içeriğindeki flavonlar ve tanen zenginliğiyle çok çeşitli ilaçların muhteviyatına girmiştir.
Halk arasında yoğurtotu çayı içmenin vücudu ve kanı temizlemeye, idrar söktürmeye, ağız içindeki yaralara, psikolojik hastalıklara, uykusuzluğa iyi geldiğine inanılır. Uygun şartlarda kurutulan yoğurtotu, ağzı kapalı bir kapta, loş, serin ve kuru bir ortamda saklanıldığında ömrü 1 yıldır.